İçeriğe geç

Klavyem, Koltuğum ve Ben: Blog Yazmanın İyileştirici Gücü

blog yazmanın iyileştirici gücü
Source: Created via AI by Author – Blog Yazmanın İyileştirici Gücü

Merhaba sevgili okurlar! 😊

Siz de bazen veya her zaman bunalmış, yorulmuş, sıkılmış, bıkmış hissediyor musunuz? Geçen günlerin stresinden kendinizi bitiriyor musunuz? Belki de artık vücudunuz size “DUR!” demek istiyordur. Benden size bir tavsiye, vücudunuzu her zaman dinleyin. Çünkü onu dinlemezseniz sizi cezalandırmasını çok iyi bilir. Hem de çok iyi… Bu yazımda günler geçerken bazen bir durup dinlenip düşünmeyi, rahatlamayı anlatacağım. Blog yazmanın terapötik etkisini gördüğünüzde eminim siz de yazmak isteyeceksinizdir.

1. İç Sesinizi Dışa Vurun
Blog yazmak size yargılama, eleştiri, baskı, yönlendirme olmayan sadece size ait ve sizin rahatlayabileceğiniz kişisel bir özgür alan verir. Günün koşuşturmacasından bıktığınızda, bir sıkıldığınızda, durup dinlenmek istediğinizde klavyenin başına oturun ve yazmaya başlayın. Kendinizi ifade etmeyi yavaş yavaş öğreneceksinizdir ve duygusal anlamda rahatlama yaşayacaksınız.

2. Stresin Gölgesinden Çıkın
Stresin gölgesini hissettiğiniz çok zaman var, değil mi? Bu zamanlardan kurtulup kendi özgür alanınıza gitmeye ne dersiniz? Yazın gitsin! Sadece yazın! Göreceksiniz, stresiniz yavaş yavaş azalacak. Tabii o an yazmak istemiyorsanız da zorlamayın. Vücudunuzu dinleyin. Kendinize nazik ve kibar olun!

3. Öz-Yansımanızı Keşfedin
Blog yazmak, size hedeflerinizi, değerlerinizi, hislerinizi, düşüncelerinizi, hayatınızı, anılarınızı incelemeye fırsat verir. Bunu yaptığınızda da kendinizi keşfetme yolunda adım atmış olursunuz. Farkındalık çok önemli. Teşhis yoksa tedavi de yok. Önce kendinizin nereden geldiğini, şu anda nerede olduğunu, nereye doğru gittiğini bilin, farkına varın. Bu öz-yansımanızı görmeniz demek. Bu yansımayı görenler ise kendine hükmedenler olacaktır.

4. Destekleyici Bir Kitle Oluşturun
Blog yazmanın bir getirisi de takipçiler… Kendinizi ifade ettiğiniz bu sanal topluluğun desteğini aldığınızda sizden mutlusu yok! Geri bildirim, destekleyici bir topluluk… Cesaretinizi yükseltebilir. Düşürebilir de. Ama bu önemli değil. Kimin neyi nasıl dediğine ve kimin dediğine göre işler değişir. Siz geri bildirimleri alın ama yapıcı olarak seçici davranın.

5. Yazdıkça Gelişin
Blog yazmaya başladığınızda ilk zamanlar belki iyi yazılar, çıktılar ortaya koymayacaksınız. (Aslında blog yazıyor oluşunuz bile iyi bir şey) Ama inanın, yazdıkça gelişiyor. Yazdıkça klavyenizden gelen o sesler size öyle bir haz veriyor ki… Anlatamam.

Ben de kendim bu anlattığım terapötik etkiler sebebiyle blog yazmaya başladım. Sherlock BBC dizisindeki Dr. Watson’ın travmatik asker anılarıyla başa çıkmak için blog yazmasından etkilendim. Açıkçası gerçekten işe yarıyor da. Güzel hissettiriyor. Kendinizi ifade etmenin bir yolunu bulmuşsunuz, tabii ki güzel hissettirecektir.

Hikayeniz ilk bölümün yazılmasını bekliyor.
Ne yazacağım, nasıl yazacağım diye düşünmeyin. Sadece yazın. Küçük şeylerle başlayın. Emin olun gelişecek ve yazdıklarınızın niteliği artacaktır. Yazmak için ise Medium’u kullanabilirsiniz.

Bu yazımda size blog yazmanın terapötik etkisinden bahsettim. Umarım faydalı olmuştur. Kendinize iyi bakın, görüşmek üzere! ❤️

Daha fazla psikoloji ve kişisel gelişim yazım için tıklayınız!
Ayrıca Instagram’dan takip etmeyi unutmayın!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Caner Kösedağ sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et