
Selamlar! Uzun bir sessizlik ardından, 12 gün sonra :), tekrardan bir şeyler yazıyorum Medium’a. Açıkçası pek öyle farkındalık yaratacak, süslü cümlelerin olacağı, über süper bir yazı olmayacak. Şu an sadece içimden ne geliyorsa onları yazmak istedim ve yazıyorum. Bu yazımda bu ayki hayatımda olan gelişmeleri yazacağım. Kısa kısa bir şeylerden bahsedeceğim yani. Çok sıkmadan hemen geçiyorum.
Kendi Kitabımı Yayımlama Girişiminde Bulundum

Ben psikolojiye, bilinç dışına, gölge benliğe falan baya meraklı bir tipim. Yani insanın karanlık yönü, o yasakların, arzuların ve fantezilerin bulunduğu zihinsel parçayı merak ediyorum.
Bundan harici olarak Edgar Allan Poe’ya hayranlık besliyorum. Gotik öykünün öncüsü, fantezi, bilim kurgu ve polisiye türlerinin “ciddi” anlamda yön vericisi olan Poe’nun kısa öykülerine bayılıyorum.
Bu iki ilgim birleşince ve benim de kendi duygu işleme araçlarına olan ihtiyacımdan ötürü, ben de dedim ki, “Neden ben kısa gotik öyküler yazmıyorum?”. Bunun akabinde ben 2024 başlarından 2024 sonlarına doğru toplamda 8 öykü yazdım. Bu 8 öyküyü duyguları işlemek için yazdım ve hep böyle bi’ duygu, bi’ düşünce, bi’ durum, bi’ olay akabinde yazdım. Kendi duygularımı, Jungyen tabirle gölge benliğimi yansıttığım öyküler oldu.
Sonra ben KDY’ye (Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık) gönderdim. Sipariş üstüne basım sistemi ile çalıştıkları için kimseden öncü olarak para çıkmıyor. Bu bağlamda iki tarafta güvenli alanda. Eserim 2 haftadır incelemede görünüyor. İnşallah onaylanır. Onaylanmazsa bile bundan bahsetmek istedim doğrusu. Mutlu oluyorum bu tarz konuşmalar yaparken. “En azından denedim.” diyebilirim. Ki şöyle bir şey var, KDY’den onay almazsa ilgili düzeltmeleri yapıp tekrar gönderebilirim.
Kapak tasarımını yapmak için tabiri caizse canım çıktı ama değdi. Güzel olduğunu düşünüyorum. Photoshop bilgim olmamasına rağmen YouTube’dan baka baka bir şeyler yaptım. Açıkçası çıkan sonuçtan mutluyum. Umarım çıkar da ben de şöyle rahatça “Anne, oğlun yazar oldu.” diyebileyim. 😀
Can Temiz İle Tanıştım (Gerçekten Değil :D)
Can Temiz’in sadece Mutlu Taklidi şarkısını dinliyordum. Sonra başka şarkılarını bir dinleyeyim dedim. Aşırı beğendim. Dikkatimi çeken şey şu oldu ki, şarkılarının kanvasında gotik fontu, temasını kullanıyordu. Bu dikkatimi çekmişti bi’. Şarkılarını dinliyorum, aşırı beğendim ve şarkılarındaki imgesel anlatım çok güçlü. Yani sanki bu adamdan ben Poe’nun şarkıcı halinin intibasını alıyordum. Özellikle Misafir şarkısını yukarıya bırakıyorum, imgesel olarak anlatım çok güçlü, kalem fena iyi. Gotik ve karanlık tema şarkılar sevmeseniz de bir bakın derim.
Sözlerini aşağıya bırakıyorum:
Ağzımda saframın tadı
Kuru, pis bir öksürük tutar
Adettir, söylenmez adı
Bizi dinliyor, bizi dinliyorYanımda kal tüm bildiğin
Duaları sessiz oku
Çıkar ilk anda dönüp gittiğin
Bizi bekliyor, bizi bekliyorHer sabah ciğerimde hırlar nefesi kükürt kokan bi katil, ah bi katil
Sıkıştım bir köşeye, sanki kendi ruhumda mahçup misafir, ah misafirHmmm hmmm hmmm hmmm hmmm hmmm hmmm
Bak içimden kanatlanıyor
Büyük, siyah bir iblis misali
Vaktin varken kalma diyor
Saklanacak bi yer var mı ki sanki?Deldi geceyi deliren bir kuşun
Gerdanını saran gergin urgan
Artık her organ biraz yorgun ve ben galiba ölüyorum yalnızlıktan
Günlere sarın iltihaplı bedenimi bir namussuz infilak vakti
Hortumlar çayırlıktan döne döne yükselirken karanlık gökyüzüne
Uykusuz geceyi usturayla bölen tuhaf bir hatıra dolayın ayak bileklerime
Fütursuz bir çocuğa kalkan ele sarılan anne gibi sarsın bedenimi morfin
Taşlara bağlayın hayatla imtihanımı
Ben bir ölüm marşı çalkalarım ağzımda yarım bardak ucuz şarapla
Taşlara bağlayın tutuklu tutkularımı
Emzirin beni bozuk süt, intikam ve günahla
Taşlara bağlayın annemin hayaletini denizler çekilirken
Şarkılar söyleyin morarmış cesetlerime
Tanrı uluyan kurdu vurdu
Artık her organ biraz yorgun ve ben galiba ölüyorum yalnızlıktan
Dar atıyorum kendimi sonsuzluğun ayaklarına doğru
Altı farklı intihar beğeniyorum üçüncü sayfalara zar atıyorum
Köpek köpeği yemiş sakın bakmayın
Bırakıyorum toy neşemi kağıttan bir geminin üzerinden
Demini almış kara suyun katı kararsızlığına
Yatağımın altında saklanan kudurmuş kadavraların sırtlarına basarak yetişiyorum yetişkinliğime
Göz bebeklerimi dağlıyor en karanlık imgelerin ölmeden az evvel gördüğü beyaz ışık
Amatör bir cerrahın elinde kana bulanmış arsız bistüri
Astigmat bir ağacın dalından uzağa düşen elmanın bastıramadığı histeri
Kalleşçe bir söylemin yavşak bir babayı iğneleme düsturu
Sen bozuk bir ayrılık makinesisin dünya
Lehimle beni piyanonun en esmer tuşlarına
Pavyonlara bağışla iç organlarımı
Sabıkalarımı bağışla
Biri delikanlı biri ceset iki mesleğim olsun köprüyü geçtiğimde
Sevdiğin işi yaparsan ölüm sana hergün tatil
Bak bu torbacı terörist
Bak bu hırsız katil
Tanrı uluyan kurdu vurdu
Mezarıma taş dikmeyin
Yaşarken canım çıktı yük taşımaktanBak içimden kanatlanıyor
Büyük, siyah bir iblis misali
Vaktin varken kalma diyor
Saklanacak bi yer var mı ki sanki?
Söz yazarı: Can Temiz

Veee… Buum!

İki üç gün önce denk geldiğim Posta Gazetesi YouTube röportajı videosunda, kendisinin boynunda Edgar Allan Poe dövmesi görünce aşırı heyecan yaptım -sanki dövmeyi kendim yaptırmışım gibi. Onun da Edgar Allan Poe’dan beslendiği fikri, benim gibi, aşırı hoşuma gitti ilk gördüğümde. Neyse! Uzatmayayım, heyecanım dorukta kalsın! 😀
D&D Oynamanın İçine Biraz Daha Girdim

Buradaki yazıda ilk kez D&D oynadığımdan bahsediyorum. O zamandan bu zamana 5–6 kez falan D&D oturumu düzenlendi, belki birazcık daha fazla, aşırı zevk alıyorum. Rolden role girmek, farklı karakterleri canlandırmak, içsel çatışmaların farklı hallerini yaşamak çok zevkli geliyor. Günün stresini yaşayan Caner biraz olsun gidiyor ve bi’ Lacandor Arcane oluyor, bi’ Remy Veyron oluyor, bi’ de Dungeon Master oluyor. Dungeon Master olmak da ayrı güzel. Yorucu bu arada ama güzel. 😀
Toplamda 2 oturumda DM’lik yaptım. Bu pazar yine bir DM’lik yapacağım. Benim için iyi güzel, keyifli, eğlenceli bir deneyim olacağına inanıyorum. Hani inanmaktan öte biliyorum gibi bir şey aslında. Çünkü içinde bulunduğum, sizin resimde gördüğünüz karedeki, Adana yerel RP grubu çok eğlenceli, keyifli, saygılı ve hoşgörülü insanlar. DM olursa, DM kıtlığı varmış XD, D&D de oynanıyor, beraberinde kutu oyunları oynanıyor. Aşırı zevkli bir ortamı var.
Kendim AI kullanarak bir one-shot yazdım. Yazdığım one-shot’ın hikayesi ilk olduğu için gotik olsun dedim. 😀 Gotik unsurların bulunduğu Ravencrest Malikanesi’nde geçen güzel bir macera yazdım. Bu pazar da yüz yüze bir ekibe oynatacağım -bir sorun olmazsa.
Kendi CCG’mi Tasarlamaya Bi’ Bakayım Dedim
CCG’ler (Koleksiyonluk Kart Oyunları) stratejik derinliği olan kart savaşı oyunları. Heartstone, Magic: The Gathering Arena gibi oyunlar örnek olarak verilebilir.
Aşağıya örnek kartlar bırakıyorum:

Ben de kendi CCG’mi tasarlamak istiyorum. 1 haftadır uğraşıyorum ve AI yardımı ile, kendi fikirlerim ile bir CCG tasarlamaya çalışıyorum. Oyunun kuralları, mekanikleri daha tamamlanmadı. Ama güzel ve özgün bir şey olacağına inanıyorum. Oyun karanlık, gotik temalı olacak. “Caner, ne gotik sevdası imiş bu ya?” diyebilirsiniz ama n’apim? Seviyorum, Poe sağ olsun. Örnek kart tasarımı şu şekilde:

Oyunun matematiğini, mantıksal yapısını kurmak bir yana, dengelemek bir yana. Cidden zor iş. Ama bakalım, bir şeyler oluyor. Umarım güzel bir yapı ortaya koyabilirim. Eğer başarırsam bahsettiğim Adana yerel RP topluluğunda oynatırım. Bu da aşırı zevkli olacaktır diye umuyorum. Umarım…
Teşekkürler! ^^
Evet! Bu kadardı. Size mutluluğumdan bahsetmek istedim. Okuduğunuz için teşekkür ederim! Gerçekten teşekkür ederim! Görüşmek üzere! ^^
Medium blogum için buraya tıklayabilirsin.
Bir yanıt yazın